24 Şubat 2015 Salı

Nasıl kaçırdım ?

Hayatta en pişman eden şeylerden biri büyük ihtimalle anlık gelen ve kaybedilen fırsatlar...Bunlar genellikle hayatınızı baştan sona değiştirecek ve her insana denk gelmeyen fırsatlar olabilir...Bazen görmemezlikten gelip bazen de gerçekten görmediğimiz ne fırsatlar var hayatta...

Keşke...
Bence bu kelime sözlüklerden falan kalkmalı...Hayatımda gördüğüm en yararsız kelimelerden sadece biri...Keşke kelimesini kullanınca üzüntüden başka bir şey hissetmiyor insan...Keşke demek yerine  " bundan sonra " diye başlasa cümlelere daha mantıklı olur....Yeni fırsatları görmeyi sağlar...Oysa o gereksiz kelime sadece baştan pes etmenin diğer bir ifadesidir...Unutmamak gerekir ki güçsüz insanlar pes eder.

Bu bir fırsat ama...
İnsan tek kelimeyle acımasız rekabeti benimsemiş -doğası gereği kötü- olan bir varlıktır....Lakin birçok olgunun olduğu gibi bu olguda sosyalleşmenin getirdiği zorunlu etik kurallar nedeniyle sınırlanmıştır...Ama hala kendi fırsatları için en yakınlarını ezip geçen bencil insanlar yok mu ? Elbette ! Derler ya " en iyi arkadaşım hede hödö için sattı beni " bu cümle aslında çok yanlıştır...Zaten o kişi senin en iyi arkadaşın hiç olmamıştır...İşte biz buraya dikkat etmiyoruz...Fırsatlardan önce dostluklar gelmelidir...Çünkü yakalanan fırsatlar elden kayıp gidebilir. Bir yerde yükselmek başarıya ulaşmak kolaydır aslında. Zor olan orada kalabilmektir...Ama daha önemlisi kalamadığınız zaman da sizin arkanızda duracak insanlardır...Bunlara dost diyoruz...Bu yüzden size yapılmasını istemediğiniz şeyleri pek yapmasanız iyi olur...Çünkü dost zor bulunur kolay kaybedilir...


İstemiyorum ama yinede !!!
Hayat şartları olsun eğitim olsun falan filan...Bu tür sebeplerden dolayı insanlar genelde mutsuz olsalar dahi bir işte çalışırlar...Ama bazen aşırı aykırı şeyler olunca da " asla ne olursa olsun yapamam " demeyi de bilmek lazım...Hazlar geçici pişmanlık özellikle de geçmişe özlem kalıcıdır...Sizi bambaşka yapacak,kişiliğinizden ödün verecek hiç bir şey asla bir fırsat değildir...Haz kılıfı içinde olan size karşı kurulmuş bir tuzaktır...


Hayatta en önemli olan üç şey vardır...Bunlardan birincisi onur...ikincisi aile ve son olarak sağlık...bunlardan asla vazgeçmemek gerekir...ama asla...

4 Mart 2013 Pazartesi

Farkındalık

Eşitlik diye bir şey yoktur.Kötüler kazanamaz belki...ama hep kötüler sevilir. Değer veren değil iplemeyen alkışlanır...Bir şey oluşturmaktansa var olanın üstünden prim yapmak kolaya gelir. Aynada senin rolün bana sökmez diye haykıran yansımalar... işte onları kandıramazsınız....sıkarken yumruğunuzu sizi asıl koruyanın onur ve cesaret olduğunu anlayamazsınız...arkaya bakarak koşulmaz sanırsınız...çünkü önünüze gelen duvarlara çarpacağınızı düşünürsünüz...lakin arkanızdan gelen karanlığı fark etmezsiniz...unutmamak gerekir ki karanlık geldiğinde önünüzdeki duvarları zaten göremezsiniz...

20 Haziran 2012 Çarşamba

Geçmişe El Sallamak


 İnsan arkasına baktığında,daha önce farketmediği ayrıntıları görüp üzülebilir... Kaybolmuş duygular olur bazen...Yitirilmiş fırsatlar...Bazen de hala o geçmişte bekleyen daha farklı şeyler..Kimi insanlar vardır gelecekte yeni sayfa açıp geçmişi silerler...Kimi insanlar ise geleceği reddeder,geçmişte takılı kalır...aynı filmin aynı sahnelerinde oynar... filmin sonunu bildikleri halde...


Bundan belki mutlu olmazlar...Fakat  geçmiş yalan söylemediği için ona güvenirler... insan güvendiği herşeye doğal olarak sığınmak ister...ama kişi,eski izleri taşımadığından geçmiş onu kucaklamayabilir...
 Bir insan geleceğe sımsıkı sarılmaya başlayınca aslında başka bir insan olur artık... Dünkü kişi ve yarınki kişi aynı insan değildir... Lakin  geçmişteki güzel duygular aynı insanı isteyecektir..

30 Nisan 2012 Pazartesi

Derin Karanlıkta Işık Maskesi Altında Olmak

Mutsuzken mutlu gözükmek...Güçlü olmak zorunda hissetmek...haklı davranış doğrusu...Güç için var olmuş gibi. Özgürlüğümüzü elimizden alırken hayat...Beni alırken bana, burada bırakmak zorunda olduğum şeyler teklif ediyor...Asla yanımda götüremeyeceğim şeyler...Boşluk...serzeniş...olmadı... umut yok mu ne ?

Sevgi mezarlıklarında oluşan temel amaçlar...terkederler...incitirler...Bencilliğin gazabı sarmış insan içindeki şeytanları...


Acı için yaşamak ? Olmadığını söyleyemez ki insan. Ya doğruyu söyleyen sadece hüzünse...Güven veriyorsa sorun ne ? Mutluluğa neden ihtiyac var ?..Yalancıyı sevmemeliyim....

Aynanın gizemiyken beni göstermesi...nasıl saklarım kendimden gerçeği...


25 Şubat 2012 Cumartesi

Daha derine...

Uzun süre yazmadıktan sonra aklıma gelen bu konuyu paylaşmaya aslında üşenmedim değil. Bir süre yazı yazmayınca insanda bir üşengeçlik oluşmakta. Zaten her gün bir şeyler yazayım diye bir çabaya da girmem hiç bir zaman...Her neyse bugünlerde sorgulayıcı yönüm pek bir ortaya çıktı. Hatta bayağı bayağı paradokslara sardım.

Peki neden ?
Sorgulamak gerçekten çok önemli bir şey. Sanki insanın özünden gelen kişiliği oluşturan en önemli unsur...Ama bazen hastalık derecesinde kendini gösteriyor. Özellikle geçmişteki olayları ince ince sorgular haldeyseniz...Eskiden yaşadıklarımı veya yaşayamadıklarımı düşünürken farkettim ki hafiften beynimde bir ağrı oluştu...O kadar hızlı bir tarama yapıp anında soruları yapıştırıyorum ki dayanmadı kafa sanırım....

Geçmiş > Gelecek
Yaşanan pişmanlıklar, kaybedilen fırsatlar. insanlar...olaylar...bu hataları " of ya ne salakmışım o zaman " diye hatırlarız genelde. Lakin bu hatırlama işi, hızlı hızlı taranan bir geçmişte olunca " lan ne enayi bi tipmişim ben ? yoksa çok mu iyi biriydim ? değer verdiğimden miydi ? tembel miydim ? beklentilerim nelerdi ? neden bana olmuş bunlar ?" tarzı binlerce soruyu kısacık zamanda kendime sorarken geleceğe yer verecek fırsatı bulamadığımı anladım.
İşte buna hastalık derim ben....git gide normalliğimi bırakıp takıntılı mı oluyorum acaba ? neden geçmişi bu kadar özlüyorum...peki neden geçmiş geleceği benden uzaklaştırma peşinde ? ilginç



29 Ocak 2012 Pazar

Ne Kadar Çabuk...

Günlerin bu kadar çabuk geçmesi ne kadar enteresan yahu...Hemde genelde günlerim boş geçer...Buna rağmen nasıl bu kadar hızlı tükenir bir gün aklım almış durumda değil...Artık günü kazanmak için hayatta en sevdiğim şeyden vazgeçtim...uykudan...

Anladığınız üzere erken kalkmaya başladım...Geceleri daha az uymaya çalışıyorum. Ama olmuyor olmuyor gün yine çabuk geçiyor.Bide hastayım bunun üstüne soğuk ayrıca...2011 iğrenç bir yıldı ama 2012 kide kötü yüzünü göstermeye başladı doğrusu...



Zaman akıyor
Saatler,günler,aylar ve bizi eskiten yıllar...evet özellikle hiç geçmeyecek sandığım o yıllar...Şimdi baktığımda öyle garip hissediyorum ki...Etkileyici de....Zaman kavramı üzerinde aslında insanların oturup düşünmesi gerek...İnsandan insana zamanın akışı değişiyor...Hatta tarihten tarihe...dediğim gibi eskiden uzun gelen yıllar şimdi ne kadar çabuk geçmiş diyorum




Değerlendir !
Daha önceki bir yazımda şu cümleyi kurmuştum " çalışarak,para karşılığında zamanımızı satıyoruz. "...ne kadar doğru söylemişim be..O yüzden trilyonlar veren bir işte bile gününüzün tamamını alan işlerden kaçınmalıdır insan...Yapmak istediği her şeyi yapmalı...Vaktini bunlarla geçirmeli çoğunlukla...İlerde bu pişmanlığı yaşamak ve sizin en çok istediğiniz şeyleri başkalarının vakit bularak yapabilmesi insana koyar...

17 Ocak 2012 Salı

Keyif


Yağmuru sevmeyen insanları hiç anlamamışımdır...Yağmur yağarken kahve içmek gibisi var mıdır ? bence yoktur olmamalıdır olamaz ! Kimisi ise nefret eder...Neymiş içi sıkılıyormuş...Sen o bakış açısıyla düşünürsen havada martı görsen hüzünlenirsin...Kaldı ki yağmurun verdiği hüzün tatlıdır böyle geçmişe falan götürür insanları...Kendimden örnek vermek gerekirse ne zaman yağmur yağsa geçmişte şöyle iki üç tur atıp geliyorum yani...Ama keyifli işte garip olan nokta bu...


Yağmurlu havaların sağladığı atmosfer bana sanatsal bir zevk vermekte adeta...Özellikle sahile çıkıp güneşin doğduğu yere doğru bakarken koyu bulutların denizle buluşması bana inanılmaz estetik gelmekte...Yaza bakıyorum hem sıcak hem saçma sapan bir hava hep mavi..Boyutsuz gibi geliyor...Bu yüzden kışları çok seviyorum...

Uykum gelmese iyi olurdu !
Kışın benim çok uykum gelir.Genelde bilinçsizce dolaşırım yarı uyuyor bir halde olduğumdan...Bu yüzden okul hayatımın çoğunda sıraları yatak olarak kullandım...Evde yatağım pencerenin hemen yanında...yağmur yağarken perdeyi hafif aralayıp gökyüzüne bakıyorum. O an kulaklıkta takıyorum...Yanıma da alıyorum kedilerimi..Tarif edilemez bir şey...Şiddetle tavsiye ediyorum...